Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
DOĞANBEY TARİHİ
Anadolu kapısı Türklere, Büyük Türk komutanı Alpaslan'ın 1071 de Malazgirt'te Bizans ordularını yok etmesi ile açıldı. Türkmenler IX. ve X. yüzyıllarda Müslüman olmuşlardır. Selçuklu döneminde İran ve Azerbaycan'da büyük çapta Türkmen yaşamaktaydı. Türkmenler Kutalmışoğlu Süleyman Bey komutasında Anadolu ya girdiler. Önlerinde direnecek Bizans gücü yoktu. Kısa zamanda Konya yı aldılar. (1072).
Prof. Mükremin Halil İnanç'a göre dalga dalga gelen Türk göçmenlerin nüfusu 1080 yılında bir milyonu aşmıştır. 1130-1140 yılları arasında bölgemizdeki bütün kaleler, köyler ve kentler Türkmenlerin hakimiyeti altına girmişti. Sayıları her geçen gün artan ve yerleşik hayata geçen Türkleri Beyşehir ve civarından kovmak için Bizans imparatoru Yuannis sefer düzenledi. Beyşehir Gölüne gelen imparator bölgede yalnız Beyşehir Gölü adalarına sığınmış olan Rumları buldu. Bu bölgelerde yaşayan Türkler ve onlarla birlikte hareket eden Rumlar korunmak amacı ile dağlara sığınmışlardır. İmparator bütün köyleri boş buldu. Adalarda yaşamakta olan Rumları geri götürmek istedi. Rumlar geri gitmemek için direndiler. İmparator ada Rumlarının hepsini cezalandırdı bölgeden sürdü ya da öldürdü. Bizans tarihçisi Kinnamos ada Rumları için zamanın ve alışkanlıkların etkisi ile düşünce biçiminde Türklere yakınlaşmışlardı der.
Konya Selçuklu Devleti, Anadolu ya akın akın gelen Oğuz boylarını oymaklara, oymakları obalara, obaları tirlere, tirleri de uruklara ayırarak her vilayete 24 Oğuz boyunun bir veya birkaç bölümünü yerleştirdi. Böyle hareket edilmesinin nedeni, Oğuz boylarının birleşerek Anadolu birliğini parçalamasını önlemekti. Beyşehir ve Doğanbey? in çevresinde çok sayıda Oğuz oymağına rastlanmasının sebebi Selçukluların bu politikalılarının bir sonucudur. XIII. yy dan sonra İran?ı Moğollar ele geçirince Oğuzlar (Türkmenler) daha büyük göçmenler halinde Anadolu?ya göç ettiler. Konya Selçukluları bu yeni gelenleri devletin uç bölgelerine yerleştirdiler.
1227 yılında Selçuklu sultanı Aleadin Keykubat Kalanoros (Alanya) u fethetmek için düzenlediği seferde Beyşehir Gölü kenarında konakladı. Beyşehir Gölünün güzelliğinden etkilendi. Burada bir saray yapılmasını emretti. Sarayın yapımı için vezir Sadedin Köpek görevlendirildi. 5200 metre karelik bir alana yapılan bu sarayın çevresi surlarla kaplıydı. Daha sonraki yıllarda çeşitli istilalar sonucu harap olan bu saray alanında yapılan kazılar sonucunda çok değerli eserler ve çiniler elde edilmiştir. Bunlar, bugün Konya müzesinde sergilenmektedir.
1260 yıllarında bir Türkmen Beyi olan Eşrefoğlu Halil (Süleyman Bey) kendine yurt edinmek amacı ile Menteşe yöresini (Teke ili) dolaşıp Gorgorum a (Beyşehir ve yöresi o dönemle bu adla adlandırılırdı) geldi. Kısa dönemde bu bölgede hakimiyet kurdu. Kösedağ savaşında (1239) Selçuklular Moğollara (İlhanlı) yenilince Konya sultanlığı Moğolların idaresi altına girmişti. Konya sultanları Moğolların birer kuklası halindeydi. Eşrefoğlu, Doğanbey in de içinde bulunduğu bir alanda kısa zamanda bütün Müslüman Türkleri örgütledi. 1284 yılında Konya sultanlığında taht kavgaları sürerken bağımsızlıklarını ilan etti. Eşrefoğlu beyliği Karaman (Avşar), Menteşe beyliklerinden sonra Anadolu da kurulan üçüncü beyliktir. Doğanbey, Beyşehir, Seydişehir topraklarında 40 yıl hüküm sürdüler. Hakimiyet alanları yer yer Şarkikaraağaç, Gelendost, Yalvaç, Akşehir ve Konya önlerine kadar olan alanı kapsadı.
Eşrefoğlu, Beyşehir e yerleştikten bir müddet sonra (1284 yılında) Beyşehir kalesini yaptırdı. Böylece tarih içinde Beyşehir Türklerin kendi elleri ile yaptığı ilk Türk şehri oldu. Süleyman Bey kale kapısına SÜLEYMAN ŞEHİR İSMİNİ ALAN BU MÜBAREK BELDE KEBİR-ÜL MUAZZAM EŞREFOĞLU SEYFETTİN SÜLEYMAN TARAFINDAN 687 SENESİNDE YAPTIRILMIŞTIR. kitabesine yazdırdı. 1297 yılında Eşerefoğlu camii, 1301 de Eşrefoğlu kümbetini yaptırmıştır. 1302 yılında ölünce yaptırmış olduğu kümbete gömülmüştür. Yerine oğlu Mehmet Bey geçti. Mehmet Bey, Bolvadin ve Akşehiri alarak Beyliğin sınırlarını genişletti. 1314 yılında ölünce beyliğin başına oğlu Süleyman geçti. Süleyman Bey zamanında Moğollar Beyşehiri alarak Süleyman Beyi vahşice öldürdüler ve ölüsünü göle attılar (1314).
Anadolu Selçuklu devletinin yıkılmaya yüz tuttuğu XIII. yy da FÜTÜVVET TEŞKİLATI (AHİLİK) Anadolu da sosyal düzeni sağlamak açısından büyük rol oynadı. Arapçada Eb-ül fityan veya seyyid-ül fütüvve denilen bu teşkilata Anadolu da Ahi denildi. Kardeş anlamına gelen ahiliğin mertlik, yiğitlik, eli açıklık, cömertlik, kan kardeşliği gibi vasıfları bugün bile Anadolu nun çeşitli yerlerinde kullanılmaktadır. Ahilerin temel ahlak ilkeleri; alçak gönüllülük, cömertlik, başkalarını sevmek, nefsine hakim olmak, başkalarını kendinden üstün görmek, dünya malına önem vermemek, kusurları hoş görmek, tevekkül gibi iyi huylardır. Bu iyi huylara MEKARIM-ÜL AHLAK denir.
Yalancılardan, hırsızlardan, zalimlerden, haram yiyenlerden, zina edenlerden, kafir ve münkirlerden, falcılardan, üfürükçü, oyuncu gibi kimseler ahi teşkilatına alınmaz ve ahi kemeri SAD bağlanmazdı. Ahiliğin 3 kolu vardır.
KAVLİ KOLU: Bu kola bağlı olanlar asker olamaz, kılıç kullanamazlardı. Doğruluk (sadakat), bağlılık (vefa), sözünde durma (sebat) gibi ilkelere bağlıydılar.
SURBİ KOLU: Şerbet içerek bu kola bağlanırlardı. Bu kola bağlı olanlar kollarından akıttıkları kanı birleştirerek kan kardeşi de olurlardı. Bu günde ( yiğitlik delikanlılık aleminde ) bu tür gelenekler vardır.
SEYFİ KOLU: Bu kola bağlı onlalar görünüşe göre kafirlerle, gerçekte nefse karşı savaşan, gereğince ahilik kurallarına uyarak düşmanla savaşan kimselerdi. Bu kola girenlere FÜTÜVVET ERLERİ denirdi. Hz. Muhammed gibi kendini değil, halkı düşünmeye, yoksulu, düşkünü korumaya, zalimle mücadele etmeye kendilerini mecbur tutarlardı. İster zaviyede, ister tekkede, ister iş başında fütüvvet erleri güven, doğruluk, öğüt, tövbe, hidayet gibi kurallara uyarlardı. Hz. Muhammed in, Hz. Aliye kılıç kuşanmasını örnek alarak ahiler de bu kola girenlere kılıç verir, kemer takarlardı.
Anadolu beylikleri döneminde AHİLİK teşkilatı köylere kadar yayılmıştı. XIV. yy da Anadoluyu dolaşan meşhur seyyah İBN-İ BATUTA AHİLER Anadolu ülkesinde oturan Türkmen kavimlerin her vilayet, belde ve karyesinde mevcuttu. Yabancıları ağırlama, yedirme ve içirme, eşkıyaları tenkil ve imhada, zalimlere yardım eden şirretleri katli ve imhada bunların imhada benzerleri yoktu der. Yine İnb-i Batuta, Ahiler akşama kadar kazandıklarını reislerine getirirler, bununla yiyecek içecek alınır, misafirler ağırlanır beraberce yenilir içilir. Gecenin bir kısmında Kuran okunur, ayin ve sema ile geçirilir demektedir.
Eşrefoğlu nun Seyfettin lakabı alması onun bir fütüvvet eri olduğunun işaretidir. Nitekim 1226 yılında Ermenek dolaylarında iskan edilen Karaman (Avşar) Türkmenlerinin lideri olan ve Karaman beyliğinin kurucusu da Nur Sofi de bir fütüvvet şeyhi idi. Daha sonraki yüz yıllarda dünyanın en büyük imparatorluğu haline gelecek olan Osmanlı Beyliğinin kurucusu Osman Bey de ahi olduktan sonra Şeyh Edep Alinin damadı olmuştur. Selçuklu tarihini yazan Eflaki, Eşrefoğlu beylerinin hem Mevlevi hem de birer fütüvvet erleri olduğunu bildirmektedir.
XIII.yy da dinsiz Moğollar bölgemiz Türkmenleri üzerinde acımasız bir terör uygulamışlardır. 1291 ve 1292 yıllarında binlerce Türkmen öldürdüler. Selçukname nin çarpıcı bir deyişiyle Moğollar Konya kapısından Denizli ye kadar öyle bir terör yaptılar ki bu bölgede 6 ay kuş uçmaz oldu. Bölgeden aldıkları ganimet ve esirleri Konya ya oradan da Kayseri ye taşıdılar. 1293 yılında Karaman ve Eşrefoğulları Türklüğün ve Müslümanlığın korunmasında bölgemize tarih içinde önemli görevler yapmışlardır. Eflaki; Eşrefoğlu topraklarının Cengiz Han (Moğol) ailesine geçtiğini ve ŞEREFOĞLU İLİ diye adlandırdığı bölgemiz için şöyle yazar; Bu yerleri Cengiz Hanın vekilleri olan Naiplerle, Selçuklardan kalan kişiler elinde tutuyordu. Ne artmış ne de eksilmişti. Bunlarla Türkler arasında yalandan yüze gülmekte bir ilişki vardı. Ciddi bir barış antlaşması yoktu. Ancak Çoban ın oğlu Timurtaş buraları kılıçlarının kuvvet ve güçlerinin yettiği kadar kendi idaresinin altında tuttu. Şerefoğlu ili 65 şehre sahipti ve 70000 askeri vardı? demektedir.
Moğollar Anadolu dan çekilince Beyşehir ve Doğanbey toprakları Hamitoğullarının (Eğridir) eline geçti. Buna Karamanoğulları tepki gösterdi. Bölgemiz için bu iki beylik sık sık çekiştiler.
Aşıkpaşa tarihinde Beyşehir'in Osmanlılar tarafından Fethi şöyle anlatılır. Söylemişti ki Hamitoğlu Hüseyin Bey memleketini Murat Han Gazi ye sata idi. Şimdi o sözüm üzerine Murat Han Gazi yürüdü. Kütahya ya çıktı, Hamitoğlu bildi ki kendine gelir, adam gönderdi. Dedi ki; Ben o sözüm üzerinde dururum. Akşehir, Beyşehir, Seydişehir, Karaağaçı Şerh-i usulle sattı. Murat Han Gazi dahi adamlar gönderdi. Satın aldığı şehirlerin köylerini tebasına tımar olarak dağıttı. Sultan Murat Han 80000 altına aldığı bu bölgelerinin yayla ve otlaklarını da zaptetti.
Karamanoğlu Beyşehir in kendisinin olduğunu söyleyerek hücum etti. Osmanlı ile birleşen halka kötülük yaptı. Bunun üzerine Murat Han Gazi oğlu Sultan Yıldırım Beyazıt Han 792 (1390) tarihinde hiçbir mukavemetle karşılaşmadan Teke ilini dolaşarak Beyşehir i geri aldı. Karamanoğulları nın elinde bulunan Konya ya kadar şehri kuşattı.
Yıldırım Beyazıt Han 1402 de Ankara savaşında Timur a yenilince Beyşehir ve çevresi Timur un askerleri tarafından yağma edildi. Timur Anadolu yu terk etmeden önce Beyşehir ve çevresini Karamanoğullarına verdi. Beyşehir Osmanlı birliğini tekrar kuran Sultan Çelebi Mehmet tarafından geri alındı. Fatih Sultan Mehmet Hanın babası II. Murat Han Beyşehiri İlyas Beye mansıp olarak vermişti. Karamanoğlu İbrahim, Beyşehir?e hücum etti. Bu olaya Sultan Murat çok öfkelendi. Karaman oğullarının üzerine yürüdü Karamanoğlu İbrahim kaçtı. Ermiş ve bilgin bir kişi olan Mevlana Hamza yı padişaha elçi gönderdi. Karamanoğlu ettiği işe pişmandır. Hünkardan af diler. Beyşehir den dahi elini çekti dedi. Karamanoğlu af edildi.
Sultan Fatih Han Karaman Beyliğine son vererek, Konya şehri merkez olmak üzere karaman eyaletini kurdu. Beyşehir Fatih Sultanla birlikte Karaman eyaletinin sancağı (vilayet) haline getirildi. Fatih Sultan Mehmet eyalet merkezi olan Konya ya büyük oğlu Şehzade Mustafa yı vali olarak atadı. Şehzade Mustafa genç yaşta ölünce Fatih küçük oğlu Şehzade Cem i eyalet valisi yaptı. Bu 2 şehzade döneminde Beyşehir ve çevresi huzur ve sükuna kavuştu.
1520-1566 yılları arasında Karaman eyaleti Beyşehir, Akşehir, Niğde, Aksaray, Kayseri, Silifke sancaklarından teşekkül ediyordu. Bu eyalette Kanuni Sultan Süleyman nüfus sayımı yaptırdı. Nüfus sayımının sonunda eyalette 1457000 insan yaşamaktaydı. Ve bu insanların 24000?i gayri Müslimlerden oluşmaktaydı. (Bu sayılar erkek ve aile reislerini gösterir.)
1633-1667 yılları arasında Beyşehir, Karaman eyaletinin Osmanlı devletine en çok vergi çıkaran sancağıydı. Beyşehir 390 bin akçe, Kayseri 350 bin akçe, Aksaray 350 bin akçe, Akşehir 310 bin akçe, Kırşehir 257 bin akçe vergi vermekteydi. Bu yüzyılda Beyşehir sancağının 12 zeameti (kaza) 130 tımarı (köy) bulunmaktaydı.
XIX. yyda Karaman eyaletine son verildi. Konya sancak oldu. Beyşehir de Konya sancağının kazası oldu. Beyşehir in bu dönemde 2 nahiyesi ve 76 köyü vardı.
1893-1897 yıllarını kapsayan dönemde Fransa nın İstanbul Büyükelçisi Ambon kendi dışişleri ile yazışmaları ve konsolosluk raporları Fransa dışişleri bakanlığı diplomatik belgelerinde Konya sınırları içinde 1.088.000 kişinin yaşadığı bildirilmektedir. Bu nüfusun 9700 ü Ermeni 680 insan Yahudi 73000 insan da Hıristiyan Rumlar dan oluşmaktaydı.
DOĞANBEY' İN TARİHSEL VE ETNOLOJİK GELİŞİMİ
Hıristiyanlık döneminden kalma, üzeri Roma figürleri ile süslü mermerden bir lahit (mezar) Yunuslar köyünde bulunmuştur. Yunuslar köyünün alanları içinde Tiberioupolis adlı bir site (şehir) bulunuyordu. Bu şehir aynı zamanda çevrenin piskoposluk merkezi idi. Kasabamızın bulunduğu yerde bir kale vardı. Bu kalede yaşayan insanlar Tiberioupolis kilisesine bağlıydılar. Roma imparatoru Cloudius un Doğanbey kalesini yaptırdığı tahmin edilmektedir. Tahminimizin sebebi bu imparatorun bölgeyi yeniden inşa ettirdiğidir. İmparator bir proje uygulayarak bu dönemde yeni Hıristiyan yerleşim yerleri kurulmasını sağlamıştır.
Kasabamızın kalesi günümüzde tamamen yok olmuştur. Kale kalıntıları bundan 150 yıl öncesine kadar bilinmekteydi. XIX. yüzyılda Doğanbey büyüdüğünde, bu kaleden kalma düzgün ve üzerinde haç işareti bulunan taşlar yapılan evlerde inşaat malzemesi olarak kullanılmıştır. Kalenin adı Tiberioupolis e benzeyen bir addı. Bu at aynı zamanda çevre içinde kullanılmaktaydı.
Oğuz Türkleri, Anadolu yu Türkleştirmeye başladıklarında 1080 li yıllarda önce şehirlere daha sonra kale ve ticaret yollarına hakim oldular. Hakimiyetleri altına giren şehirlere Türk ve Müslüman isimlerini verdiler. Yüzyıllardır kullanıla gelen kasabanın Doğanbey, Davgana veya (Tavgana) gibi iki adı vardır. Bu adları kasabamıza ilk gelen Türkler koydular. Bu adlardan Davgana Hıristiyanlık döneminden kalma kaleye Türklerin verdikleri bir addır. Veya halen Karaman ve Ermenek bölgesinde kullanılan yerel lisanla bizim eski kapçı testi imalatçılarımızın yapmış olduğu uzun boğazlı kulpsuz Safa diye adlandırdığımız testiye Tavgana denilmektedir. Halende o bölgelerde kullanılmaktadır. Aynı zamanda Doğanbey imal etmiş olduğu testi su kapları ve küplerle meşhurdur. Doğanbey adı ise kasabaya yerleşen Türklerin kimliklerinin adıdır.
DOĞANBEY
Oğuz Türkleri 24 boya ayrılır. Bu boyların 12 si Bozokları, 12 si de Üçokları oluşturur.
Bozoklar; Kayı, Bayat, Alka-evli, Yazır, Döğer, Dodurga, Yaparlı, Avşar, Kızık, Bey-dili, Karkın, Koca-evli.
Üçoklar; Kınık, Salur, Eymur, Ala-yuntlu, Yüreğir, Iğdır, Baka-düz, Yıva, Bayındır, Beçene, Çavuldur, Çepni.
XV. yüzyılda Osmanlı kayıtlarında Beyşehir sancağında Bayat boyundan 4, Kayı boyundan 2, Bayındır boyundan 2, Kınık boyundan 1, Karkın boyundan 1, Iğdır boyundan 1, Salur boyundan 1, Avşar boyundan 1, Çepni boyundan 1 yerleşim yerinin adı geçmektedir.
Doğan, Oğuz boylarının ongun (sembol) kuşlarına verdikleri bir addır. Totemik özellikler taşıyan eski bir Türk adıdır. Bayat boyunun birçok oymakları vardır. Bu oymaklardan birinin adı da Doğan oymağıdır. Prof. Mehmet Eröz Doğan adlı yer adlarının Anadolu da kurulan ilk yerleşim yerleri olduğunu söylemektedir.
Bayat boyunu Kaşgarlı Mahmut Oğuz boyları içinde dokuzuncu, Reşit-üd Din ile Yazıcıoğlu Zade Ali ikinci sırada göstermiştir. Bayat boyunun manasına Türklerin seceresini yazan Reşit-üd Din Devleti ve nimeti bol? derken, Yazıcıoğlu Zade Ali ise Devletlü ve nimetlü demektedir. Bayatlar Kınık boyuna mensup Selçuklular iradesinde Türkmen fetihlerine katılarak Selçuklu İmparatorluğunun kurulmasında büyük roller oynamışlardır. Bay kelimesi zengin manasına gelmektedir. Eski tercümelerden Devletlü ve nimetlü olarak Bayat sözünün açıklanması bu kelimenin Bay kökünden geldiğini açıklamaktadır. Bay aynı zamanda Türklerde kullanılan bir unvan idi. Bayar sözü Bayattan gelmektedir. Bayar Türkçe?de şeref ve memuriyet unvanı olarak kullanılır.
Beyşehir (Bey-şehr-i) iki kelimenin birleşmesi ile oluşur. Bey in şehri anlamını taşımaktadır. 1300 lü yıllarda Selçuklu tarihini yazan Eflaki, Eşrefoğulları nın atmış üç şehre sahip olduğunu söylemektedir. Doğan oymağının sonuna eklenen Bey sözcüğü kasabamızın Eşrefoğlu şehirlerinden biri olduğunu belirtmek amacı ile eklenmiştir.
1827 yılında Konya vilayeti haritasında Osmanlıca beldemiz Doğanbey olarak haritada gösterilmiştir.
DAVGANA
Divan-ı Lugat-ı Türk adlı eserinde Kaşgarlı Mahmut, Kapgana kelimesinin eski bir Türkçe kelime olduğunu ve kale, sur, han anlamına geldiğini bildirir. Kapgana ismi kapga kökünden gelir. Kapga kale kapısı manasına gelir. Kapgana kelimesinin kasabamızla ilişkisi nedir? diye bir sorunun cevabını kasabanın kendi içinde bulmak mümkündür.
Doğanbey de adlarını Türklerin koyduğu kale kapısı ve han önü gibi sokak adları vardır. Bu sokakları Beyşehire bağlayan yola kasaba halkı Şehirci yolu adını vermişlerdir. Kapgana kale veya han anlamı taşıdığına göre, han önü denilen yerde kale önü anlamına gelmekteydi.
Eski devirlerde han önleri çevrenin canlı pazar yerleri idi. Canlı hayvan ve yün, çevre halkın sattığı en önemli ticari mallarıydı. Konya dan kalkan kervanlar Doğanbeye Kızılören ve Ağrıs hanlarına uğrayarak ulaşırdı. Çevre halkı ürünlerini bu kervan tacirlerine satar ve ihtiyaçları olan malları da kervanlardan elde ederlerdi. XV. yüzyılda Karacaören (Çonya Doğanbey arasında bir köy) de yirmi bir ev, Kükürt de sekiz ev, Bereket de Sinanbaba Türbesi nin de bulunduğu evler, Kepsala (Gepsalma) da otuz bir ev, Bayram köyünde yirmi altı ev, Tocak da on üç ev Candarbadrık da elli yedi ev, Kargın da on üç ev (bu köy göçü ile Gepsalma arasında bulunuyordu). Milegös de kırk ev, Çonya (eski adı Küre) kırk ev vardı. Bu yakın köyler ve bunların dışındaki köyler de Hanönünde ticaret yapıyor. Kale kapısı ve Kale ardı Hanönü adları ile bilinen Davgana (Kapgana) yı Konya ya bağlayan yola halk Şose (şimdiki adı ile Osmangazi Caddesi) derlerdi.
Prof. Dr. Fuat Köprülü Türkler askerlerine yiğit, alp anlamına gelen Badrık dediklerini ve kale askeri, muhafız anlamına gelen Candar adını verdiklerini söylemektedir. Kale kapısı anlamına gelen Kapgana veya Davgana, kasabanın ilk merkezi olan han önü, Bardık ve Candar adlarını Bayat Türkleri koymuştur.
Kapgana ve Davgana kelimeleri ikisi de aynı anlamı taşır Kapgana öz Türkçe bir kelimedir. Davgana kelimesi ise Farsça dan dilimize girmiş bir kelimedir. Davgana Dav kökünden gelir. Dav kale, sur anlamlarını ifade eder. Selçuklularda Farsça kelimeler çok sık kullanılmıştır. Hatta Selçukluların resmi yazı dili Farsça idi. Orta Asya Türk devletlerinde Fergana, Kapgana, Davgana gibi şehir, köy ve yer adlarına rastlamak mümkündür. Davgana, kasabamızı yurt edinen Türklerin burada bulunan ve zamanla yok olan kaleye taktıkları bir addır.
Prof. Dr. Ahmet Turan Arslan ın çalışmasında Davgana adının asıl kaynağına yer verilmektedir. Sapsız uzun boğazlı, sülün, endamlı destiler bugünkü Doğanbey de yoğunlukla yapılmakta idi. Bunların yapıldıkları yerin adıyla Davgana (Tavgana) denilirdi. Buranın toprağı toprak kap yapmaya oldukça elverişlidir. Gayr-i İslami devirlerden kalma küpleri ve davganaları müzelerde yer almaktadır. İslam-i devirlerden kalma sırlı sırçalı eski davganaları da çok kıymetlidir.
Anadolu nun Türk ve Müslüman yurdu olmasında en aktif görevi Anadolu Türk Beylikleri yapmışlardır. Diyar-ı Rum denilen Anadolu nun bir köşesi Beyşehir ve Doğanbey de Hıristiyan Rumlar yaşamaktaydı. Oğuzların Bayat boyu Müslüman ve Türk damgasını Doğanbeyin topraklarına vurdular. Bu Bayat Türkleri 1264 yılında Beyşehir e yerleşen Eşrefoğlu Süleyman Bey in emrine girdiler. Doğanbey de yaşayan Türklerin ileri gelen aile başkanlarına Beyşehir Bey leri Bey lakabını verdiler. Beyoğulları denen bu ileri gelen Doğanbey Beyleri Eşrefoğulları ile hareket ettiler. Anadolu da Oğuz Boyları kitabının yazarı Hilmi Göktürk, Türklerin en büyük savaşlarından biri olan ve Osmanlılara Avrupa kapılarını açan I. Kosava savaşında Eşrefoğlu askerlerinin de savaştığını yazmaktadır.
Selçuklu Dönemi kayıtları, Karamanoğlu Dönemi kayıtları ve vergi salmaları ile Osmanlı arşivinden elde edilen bilgilere göre ¨Göçü Kebir Nahiyesi¨ olarak görünen bölge, önceleri Davgana sonrada Doğanbey dir. Tam olarak Göçü Kebir Nahiyesi den Doğanbey Nahiyesi ne dönüş tarihi tespit edilememiştir. Çünkü bölge Karamanoğulları ile Osmanlılar arasında Fatih Dönemi ne kadar farklı yönetimler altında olmuştur. En son, Osmanlı Hakimiyetinde Göçükebir Nahiyesi Doğa bey Nahiyesi olarak hayatiyetini sürdürmüştür. Cumhuriyet Döneminde bucakların kurulması ile Doğanbey Bucağı olmuştur.
XVI. yüzyılda Beyşehir Sancağı Göçü Nahiyesi Haritasında kasabamız Davgana olarak geçmektedir.
Göçü nahiyesi olarak haritada görünen bölge önceki ve sonraki kayıtlardan anlaşılacağı üzere göç nahiyesi veya göçü kebir nahiyesi Davgana nın genel adıdır. Daha sonra Doğanbey olmuştur.
TARİHİ ESERLER VE KÜLTÜRÜ
Doğanbey den geçmişten günümüze ulaşan tarih ve kültür değeri taşıyan eserler camiler, çeşmeler ve Doğanbey evleridir.
CAMİİLER
Doğanbey de 9 camii vardır. Bu camilerden eski ve tarihi değer taşıyanları şunlardır:
Aşağı Mahalle Camii:
Bir duvarı eski kale duvarına dayandırılarak ve bu kaleden kalma taşlar ile yapılmıştır. Doğanbey?in ilk camisidir yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Camii önce mescit olarak ibadete açılmış daha sonraki yıllarda camii haline getirilmiştir. Camide bulunan seccadeler çok eski dönemlere ait Türk dokumalarıdır.
Camii-Kebir:
Mimari özellikleri bakımından Türkmen yapı özelliklerini gösterir. Ağaç direkler üzerine dayanmış kıbleye paralel kirişlerin oluşturduğu toprak örtülü bir taş yapıdır. Camiinin üstü 1957 yılında çinko ile örtülmüştür. Camiinin minaresi 1855 yılında Hacı Mehmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. Camiinin yapımı ve ibadete açılması bu tarihten daha önceki yıllara aittir. Camiinin tavanı ahşap, kandil askılığı hem çok güzel hem de tarihsel bir özelliğe sahiptir.
Sokakbaşı Camii:
Yapı özelliği olarak Türkmen sanatının inceliklerini taşır. Camiinin yapım tarihi hakkında bir tarih bulunmamaktadır. Damı toprak olarak yapılmış olup sonradan çatı haline getirilmiştir. Kapısının iki yanına yerleştirilen taşlarda ?Maşallah 1317? (1896) tarihine rastlanır. Bu caminin tamir gördüğü bir tarihtir. Doğanbey büyüklerinin bildirdiğine göre bu camide bir çok el yazması ile yazılmış Kuran-ı Kerim bulunmaktaydı. Bu kitaplar arasında Elzem-ül Feraiz adlı bir kitabı Beyşehirli Mehmet isminde bir din alemi yazmıştı.
Yenice Mahallesi Camisi:
Bu camii yapım tarihi bakımından, Yenice Mahallesinin gelişmesi ve çarşı esnafının ihtiyacı nedeniyle yapılmıştır.
Çarşı Camii
Ayrıca diğer camiler de Şişmanoğlu (Çarşı)Camii, Yeni (Bahçeli) Camii, Kayalı Mahallesi Camii, Bayramköy Camii, Çakalağılı Camilerdir.
ÇEŞMELER
Doğanbey kasaba ve yaylalarında 40 civarında çeşme bulunmaktadır. Bu çeşmelerin büyük çoğunluğunun hayırsever vatandaşlarımız Belediye Teşkilatı yaptırmıştır. Bu çeşmelerden eski ve tarihi değeri olanlar şunlardır:
Çarşı Çeşmesi:1269 (1852) tarihinde Doğanbey ileri gelenlerinden Mustafa Ağa isminde bir Türkmen Beyi yaptırmıştır. İnşaatında Doğanbey Kalesinden ve Karacaören?den taşlar kullanılmıştır. Çeşme bugünkü Doğanbey çarşısının gelişmesi ve ticaret merkezi haline gelmesi nedeniyle yapılmıştır.
Şişmanoğlu Çarşı Camii Şadırvanı
Cidci Pınarı:Camii-Kebir Mahallesi?nde bulunmaktadır. Yapım tarihi çarşı çeşmesinden daha eskidir. Çeşme 1876 (H. 1296) tarihinde tamir edilmiştir.
Aşağı Çeşme Mahallesi:Çeşmenin yapımı hakkında kesin bir tarih yoktur. Hacı Halilağa 1875 tarihinde çeşmeyi onarmıştır. Bu çeşmenin suyu Bereket?ten gelmekte idi.
Gömükbaşı Çeşmesi:1300 (1882) tarihinde Hilmiağa isminde Doğanbeyli bir hayır sever tarafından yaptırılmıştır. Çeşmenin yapım tarihini bildiren bir yazı bulunmaktadır. ?Çıkar talihini Hilmi Veli saf-il-ayn Allah aşkına maşallah 1300?
Ballı Pınar:Suyu Evgirek?ten gelmektedir. Katmerli bir yapıya sahiptir. Çeşmenin ayna taşında bir kitabe yazılıdır. Şöyle denmektedir;
?İsa çeşmesinin taşından su döken o peridir. Kase ona dedi ki; ?keşke su olsaydım ey peri.??
Çeşme Doğanbeyli İsa Ağa tarafından 1300 (1882) tarihinde tamir edilmiştir. Çeşmenin yapımı daha eski döneme aittir.
Mezarlık Çeşmesi:Çeşmenin yapım tarihi hakkında bir bilgi yoktur. Çeşmenin sağ tarafındaki üzerinde Hıristiyan haç kabartması bulunmaktadır.
Bu nedenle camiinin yapımında Karacaören ve Doğanbey kalesinin taşları kullanılmıştır.
Yenice Mahalle Çeşmesi: Doğanbeyli Hekimoğlu Ali tarafından 1990?lı yıllarda yaptırılmıştır. Ulusedir Taş Havuz Çeşmesi Yenice Mh. Şadırvanı Tekeli Pınarı OlukluDelikli Taş Kaynağı Fettah Hoca Pınarı Doğanbey de mevcut diğer çeşmeleri de şöyle sıralayabiliriz: Kayalı Gündoğdu yolu Kolderesi Çeşmesi, Kayalı Harman Çeşmesi, Kayalı Mahallesi Merkez Çeşmesi, Gönen yolu Çeşmesi, Bahçealtı Çeşmesi, Sıtmapınarı çeşmesi, Kıynaşpınarı çeşmesi, Ödederesi çeşmesi, Gerizali( Yaylayolu) çeşmesi, Eğirmosderesi (ilavetyolu) çeşmesi, Musaağılı çeşmesi, besiyayalası çeşmesi, Tekelipınarı kuyusu, Küçük gürvelik çeşmesi, Büyük gürvelik çeşmesi, Çoban çeşmesi, Bacıoğlan çeşmesi, Çamurlukboğazı çeşmesi, Savatağılı çeşmesi, Göktaş çeşmesi, Kulucupınar çeşmesi, Çakmak Ağılı çeşmesi, Demirağılı çeşmesi,gücükbağları çeşmesi, tekelipınarı çeşmesi, şişmanpınarı çeşmesi, akyokuş çeşmesi,temevakfı çeşmesi, ladin çeşmesi, ekizhasankuyusu çeşmesi, Elmapınarı çeşmesi, hanif ağılı çeşmesi, ulusedir çeşmesi, dalganlı (kokançayı) çeşmesi, kapalıkuyu (tavşanovası)çeşmesi, yedioluk kaynak suyu, kozankalığı çeşmesi, kurbankuyusu çeşmesi, kumpınarı çeşmesi, kasapağılı çeşmesi, tocak çeşmesi,tocak değirmeni çeşmesi, su taşı çeşmesi, Leyla kuyusu pınarı, sandıkçıağılı çeşmesi, dızmanderesi çeşmesi, aslankavağı çeşmesi, oluklu çeşmesi, Abdurrahmanpınarı çeşmesi, İzmirli Ahmet çeşmesi, Alipınarı çeşmesi, çakalağılı çeşmesi, poftu çeşmesi, kozluca çeşmesi, kırkanağılı çeşmesi, avsakpınar çeşmesi, aşaıpınar, yukarıpınar(sofuzade) çeşmesi, sülleri çeşmesi, taşhavuzu çeşmesi, evgirek çeşmesi, deliktaş çeşmesi, pirimezarı çeşmesi, fettahhoca pınarı, yeni musalla çeşmesi,yeni camii çeşmesi, yukarı harman meydan çeşmesi, fatih caddesi çeşmesi, Abbasali çeşmesi, Sallipınarı çeşmesi, medresesuyu çeşmeleri; yenice mahalle cami, Hacıali, Medrese, vezir, baraj (keçeci Hüseyin ), Menestir çeşmeleri, ile kılık tepesi çeşmesidir.
KÖPRÜLERDoğanbey Deresi üstünde kurulu köprüler;
Çarşı meydan köprüsü, Bönce köprüsü, Aşağı mahalle köprüsü, Tek kavak köprüsü, Şehriçiyolu köprüsü, Sıtmapınarı köprüsü. Kürü Çayı üstünde kurulu olan köprüler ise Aşağı harman köprüsü, Menderes köprüsü, Eğirmos köprüsü. Cevizderesi üzerindeki köprüler; Çoban köprüsü Karakoylu deresi, Akışkuyusu köprüsü, Ketenlikçayı deresi Kükürt köprüsü, Kısahasan deresi Kasaplar köprüsü, Tocak köprüsü, Dımbılın köprüsü, çalkama dersinde Karacaören köprüsü, Kayalı mahalle köprüsü, Sordun dersi üzerinde pirimezarı ve kayalı köprüleri, Bayramköyü çayında Bayramköyü köprüsü, Gümüldek deresi üzerinde ise Bayramköyü Köprüsü bulunmaktadır.
YAYLALAR
Laz ağılı, Faraza ağılı,Gökmen ağılı, Düdük ağılı, İbe ağılı, Elti ağılı, Gedik Musa Ağılı, Öde ağılı, Ürşen ağılı, Soku ağılı, Musa ağılı, Halloğlu ağılı, Duzsuz( köroğlan) ağılı, Ayranlı(köroğlan) Ağılı, Besi yaylası, Hacı İbrahim yayalası, Tavşan yaylası, Kasap ağılı, Sofu ağılı, Körhoca ağılı, Vezir ağılı, Kükürt ağılı, Karali ağılı, Hanife ağılı, Sülek ağılı, Hacıosman ağılı, Hurşit ağılı, Yeşilin ağılı, Tocak yaylası, Tepe ağılı, Kerim ağılı, Osman Salman ağılı, Sandıkçı ağılı, Doğurgan ağılı, Çakal ağılı, Elliiki ağılı, Demirağa ağılı, Kasap( Çakmak) ağılı, Göktaş ağılı, Bereket yaylaları, Bacaoğlan ağılı, Akkaş ağılı, Abrının ağılı, Tüysüz ağılı, Çapkınlar ağılı, Kırkan ağılı, Ayan ağılı Doğanbeyin yaylaları arasındadır.
DOĞANBEY DAĞLARI
Ecdatbaşı yüce dağların dibine su kaynaklarının olduğu yerlere yerleşmiş ve mesken tutmuştur. En yüksek dağımız Erenler Dağı silsilesi ve platosu İç Toroslar?ın uzantısı olarak durmaktadır. Anakız Tepesi 2340m Elenkilit( Erenguruh), 2323m Karadağ 2060m , olmak üzere bu dağların güneye kuzeye ve batıya doğru daha düşük rakımlı silsileleri vardır. Sarnıçtepe, Kasnaklı tepe, Armutluseki, Büyük ve Küçük küre tepeleri üç tepelerdir. Erenkilit tepesinde İslam-i döneme ait tekke, mescit, namazgah, çilehane odaları vardır. Bunların Horasan erleri, Anadolu erenleri veya daha yaygın Ahi teşkilatlarının konakladıkları yerler olarak bilinmektedir. Anakız tepesinde I. veya II. yüzyıla ait kilise kalıntıları vardır. Her iki tepede Konya tabiat varlıkları koruma kurulu tarafından kültür varlığı olarak tescil edilmiş ve koruma altına alınmıştır. Karadağ tepesinde Orman Bölge Müdürlüğüne ait yangın gözetleme kulesi vardır. Ayrıca karayollarının telsiz kulesi vardır. Bu yangın gözetleme kulesi Konya bölgesinde en geniş yangın gözetleme kulesidir. Sarnıç tepede Türk Telekom? a ait radyolink aktarma istasyonu mevcuttur. TRT? nin 1-2-3-4 aktarma istasyonları ve GSM şirketlerinin istasyonları mevcuttur.
DOĞANBEY ORMANLARI
Doğanbey?in doğusunda Köy korusu diye bilinen Meşe Ormanları, Karadağ, Sarnıç dahil olmak üzere meşe, kasnak, ardıç, çam kısmen de sedir ormanları, güneydoğusunda meşe, ardıç ve yeni ekilen çam sedir ormanları, kuzeydoğusunda büyükküre, küçükküre tavşan ovası, kısahasan deresi mevkilerinde çam ve meşe ormanları vardır. Kuzeyinde Çakalağılı, Oluklu içi Bayramköyü mevkilerinde çam ormanları, Kuzeybatısında Kozluca, tembel ağılı ve Kırkan ağılı mevkilerin de çam ve sedir ormanları, batı ve güneybatısında Kayalı Tınaztepe, Yazıkuzu mevkilerinde çam sedir ormanları vardır. Bu ormanlar Karadağ orman serisi Tocak orman serisi ve çandar orman serisi olarak adlandırılmıştır.
DOĞANBEY EVLERİDoğanbey eski evleri Türk-İslam mimari özellik ve kültürünü yansıtır. Hasan Takavcı?nın 1985 yılında lisans tezi olarak hazırladığı ?Doğanbey?den ev örnekleri? çalışmasında Doğanbey evlerinin özelliklerini ve yapım tekniklerini incelemişlerdir. Hasan Takavcı?nın bu çalışması beldemizde yapılan ilk bilimsel çalışmadır.
BugünTürkiye?nin pek çok yerinde Türk evleri koruma altına alınmıştır. Doğanbey imar planı 1951?de yapılmıştır. Bu imar planı ile birlikte beldede çok sayıda modern bina yapılmıştır. Doğanbey eski evlerinden Türk-İslam mimari özelliği taşıyan nadide pek çok ev koruma altına alınıp restore edilmelidir.